Burçak Çerezcioğlu anısına


Uzun bir aranın ardından yeniden merhaba. İlk yazımda hayatımın özetini geçip kanserle verdiğim mücadeleye değinmiştim. Herkesin hayatında bir takım yaşadığı zorluklar elbette ki var. Ama bir gerçek var ki benimde hayat felsefesi edindiğim ; Eğer bu hayata geldiyseniz bilin ki bir sebebi vardır. Önce kendi umudunuzu bulmalısınız,sonrada başkalarına umut olmalısınız. Hala farkında olmadığım şeyler var. İnsanız ya.. Her zaman, her konuda olgun olamayız... Bu iç dökmelerden sonraki yazacağım şeyler bir kitap hakkında. Tesadüfen Ekşi Sözlükte gördüğüm ‘Mavi Saçlı Kız’’ kitabı.. Önce yadırgadım. Bilirsiniz ki duygularımıza hitap etme arzusuyla piyasaya girmeye çalışan herkes kitap yazmakta. Maalesef ki çokta okunurlar. Ama bu kitap öyle bir şey ki... Bende uyandırdığı hissiyata nasıl değineceğim konusunda anlatmakta zorlanacağım. Her satırında kendi hayatımdan izler buldum. Her acı olayında sanki benmişim gibi yaşlar süzüldü gözlerimden...

Burçak Çerezcioğlu...

Tanımadan sevdim. Görmeden, duymadan hissettim. Yazdıklarını sol yanımda yaşadım. Gerçekten yaşadım... Şuan kendisi aramızda değil... Dayanamadı ama çok savaştı. Geride günlüğünü bu savaşı anlayabilmemiz için duygularımıza miras olarak kaldı...

Şimdi anlatma zamanı; kitabın ilk sayfasından itibaren yazan özet gibi olan bölüm beni geçmişime götürdü… Ne çok ortak noktamız varmış Burçakla.. Keşke mucizelerimiz de bize eşit davransaydı da o hala aramızda olsaydı. Geç teşhisler, yanlış tedaviler, yaşanılan acılar... İşte hayat bu kadar basit ve kısa denilecek türden ne yazık ki. Ve yine konunun bütünlüğünü oluşturan iki kutsal kelimemiz var bizim Burçakla; ‘’Felaket ve Mucize’’
Bu kitabın bütünlüğünü Burçak’ın masumca, çocuksu günlüğü... Her satırında bir mutluluk, o yaşın verdiği şıp sevdili aşklar, yapılan etkinlikler, mükemmel bir aile hayatı, biraz çekişmeli ama en fazlasıyla destekçi sevgili kardeş ilişkileri... Yazım hataları yapsa da silmeyip çok özür dilerim yanlış söyledim diye sanki benimle konuşuyormuş gibi bir hissiyat vermesi ister istemez suratında bir tebessüm oluşuyor insanın.. Tabi o asla bilemezdi ki bu günlük bir gün kitap olacak ve insanlar okuyacak..
Yeri geliyor çok olgunlaşıyor.. Bilgileriyle kanıtlarıyla dile getiriyor söylediklerini. O yaşta ben hiç öyle olamamıştım..
Ve işte asıl hikayenin başladığı yer… 17.06.1993 Perşembe günü... Burçak Cerrahpaşa'da tanışıyor hayatın kötü tarafıyla.. Yanlış tedavinin başlangıcıyla gecikmesi arasındaki ince çizgide 2 ay sonrasında lösemi olduğu anlaşılıyor.. Ve kemoterapi ile başlayan büyük bir savaş başlıyor..

Ama bu kadar kalıplaşmış adım adım hayatta iki şeyin insanın elinde olmayışı süregeliyor.. Hastalık ve Son..
"Yanlış tedavi" adı üstünde. Basit ama imkânsızlığı barındıran , geç kalınışlar da da ateş düştüğü yeri yakar tatsızlığında...


Teşekkürler Burçak..
Umut olmak için yoldaşım oldun..
D. 15 Mayıs 1979 -







Yorumlar