"Türkiye'de sağlıkçı insan gücü mükemmeldir"

Merhabalar,
Bugün, kanserle mesleğimi beraber ele alabileceğim bir alan olan “Sağlık Haberciliği” hakkında konuşmak istedim.
Yaşadığım kanser hastalığı ve onu takip eden tedavi süresince bir çok kez yanlış tedaviye maruz kalma noktasına geldiğimi belirtmek isterim. Bu süreçte hastalıkla mücadele eden çocuklarını gören ailemin psikolojisi hiçe sayılarak “çocuğunuz kesin ölecek” hükmü konmuş. Ailem tarafından öğrendiğim bu etik dışı olayı sonra duyduktan sonra şu soruyu sormaktan kendimi alamadım: Acaba doktorlar mı bizi anlamıyor, yoksa biz mi onları anlamıyoruz...

Bir diğer hususta, gazetelerin internet sitelerinde tıklanma amacı güderek özellikle kanser konusunda yapmış oldukları "umut tacirliği"dir. "Kanserin %100 çaresi bulundu" "Kanseri kesin olarak iyileştiren bitkiler" gibi başlıklarla asparagas haberler, bu hastalıkları yaşayan insanları düşünmeden, küçücük bir umuda ihtiyaçları olduğu gözardı edilerek belirtmiş olduğum gibi sadece "umut tacirliği" amacıyla yapılmaktadır. Bahsetmiş olduğum haber türlerinden örnek olarak aşağıdaki gibidir;


"Kanseri 20 günde iyileştiren otun adı ne?" - YENİ AKİT GAZETESİ İNTERNET SİTESİ

(https://www.yeniakit.com.tr/haber/kanseri-20-gunde-iyilestiren-otun-adi-ne-iste-cevabi-220492.html)

www.yeniakit.com.tr haber sitesinin 08 Ekim 2016 tarihli haberi

"Sonunda kanserin KESİN (!) çözümü bulundu" - TÜRKİYE GAZETESİ İNTERNET SİTESİ

(https://www.turkiyegazetesi.com.tr/editorunsectikleri/87156.aspx)



www.turkiyegazetesi.com.tr haber sitesinin 10.10.2013 tarihli haberi

Bu haberde asıl olan şey 2013'de kesinlik bildiren haberde, hem kaynak belirtilmemiş hemde güncellenmemiştir. Yani haber kesin olarak yalan olup, Türkiye Gazetesi bu haberi kaldırma gereksinimi dahi duymamıştır.

Bahsettiğimiz bağlamda ve yapmış olduğum sağlıkta ki etik kaideler ve tespitler sonucunda aklımda kalan soru işaretlerini cevaplamak adına Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Sayın Prof. Dr. Haydar Sur ile;  Türkiye'de hastalar haklarından haberdar mı? sağlık kuruluşları ne kadar hasta haklarına riayet ediyor? Sağlık hizmetleri alanında Türkiye'nin dünyada ki yeri nerede? Medya sağlık haberciliği konusunda üstüne düşeni ne kadar yerine getiriyor? konularında okunmaya değer bir röportaj gerçekleştirdik.







Son yıllarda hasta hakları konusu çok konuşuluyor. Hasta hakları deyince ne anlamalıyız ve Türkiye’de hastalar haklarından yeterince haberdar mı? Sağlık kuruluşlarında  hasta haklarına riayet ediliyor mu?

Tüm dünyada 1950’ler den sonra hasta hakları artış gösterdi. Tüketici haklarının artışıyla sağlık tüketicisi olan hastanın da avantajına olmuştur. Hasta güvenliğinin önüne geçilebileceği anlaşılınca önce sivil platformlarda dile getirildi. Uluslararası antlaşmalar yapıldı. Ülke mevzuatları haline geldi ve uygulamaya girdi. Bu iş kültür işidir.  Kayıt bildirim ve denetim ayrıca eğitimlerin hem profesyonellere hem halka anlatılarak iyi bir noktaya geldi. Hasta hakları net bir şekilde anlaşılır değil.

Hasta hakları insan haklarının sağlık hizmetleri sunulmasında ve alınmasında uyarlanmış halidir. İnsan haklarında iyi olan buna da riayet eder. Sırf yeryüzünde insan olarak doğmaktan dolayı insanın sağlık hakkı vardır. Din, dil, ırk, mezhep fark etmeksizin bu hakka sahiptir. Sağlık hizmetleri kolayca çözümlenebilir olmadığı için hastanın yazılı onayının olması gerekir.  İnsan sağlığının tehdit edildiği noktada kesinlikle yazılı onay gerekir. Bunu hasta özgür iradesiyle kabul etmelidir. Sağlık hizmeti sonra verilir. Hizmet alanlar çok iyi bilgileniyor mu ? Hayır ama bunun altının doldurulması gerekiyor. Ayrıca insana muamele yönünden de hastanın hakları var. Bir budist gelse ve bana ibadet yeri gösterin dese bunu yapmak zorundayız. Cevap verebilirlik kısmı da çok önemlidir. Yaşlı bir insanın oturtulması, özel ihtiyaç ve sosyal olarak haklarını isteyen kimsenin elimizdeki imkanlar çerçevesinde sağlanması gerekir. Hastadan onay alındı, işlemde yarıya kadar gelindi ve hasta korktu ve ben bitirmek istiyorum dese ona da saygı duymak ve bu var olan hakkını ona vermek zorundayız. Bu işlemi durdurma ve geriye döndürme hakkı denir. Hasta odaklı sistem oluşmaya başlamıştır.

Prof. Dr. Haydar Sur
Sağlık hizmetleri alanında Türkiye’nin dünyadaki yerini nasıl değerlendirirsiniz? İyi bir noktada mıyız yoksa sorun çok mu?

Tüm dünyada ve Türkiye’de  çok fazla önümüzdeki 20 yıl içinde ortalama ömür 100 yaşı aşacak ve ortalıkta hep bakıma muhtaç insanlar olacak.  Dünyada ortalama ömür 65 yaşa çıktı. Yoksul ülkelerde bile  bu rakam 35’ten 42 ye kadar çıktı. Japonya’da 85 oldu mesela. Mali’de doğan bir bebeğe göre Japonya’da doğan bir bebek 2 katı fazla yaşayacak. Türkiye’de ise ortalama 56-57 iken bu rakam 76 oldu. Tıp gelişimi ve teknolojinin gelişimi ile durum gelişti. Kanserle mücadelede artış oldu. AKUT hastalıklar neredeyse bitti. Yaşam kalitesini yükseltmek gibi bir amacımızda var. AR-GE, ilaç sektörü araştırmaları çok pahalı olduğu için hizmette pahalı oluyor. Bu sebeple parası olan hizmeti alabiliyorken olmayan alamıyor. 7 milyarlık dünya nüfusunda bu denge nasıl oluşacak sorusu ortaya çıkıyor. Sağlık hizmetlerinin verilişinde de sosyo-kültürel etkilerle beraber sistemler de farklılaştı. Türkiye'de de hizmetlerde gelişme oldu. Türkiye sigara ile mücadelede Dünya şampiyonu oldu ancak obezite, aşırı stres, bağımlılık, spor yapma alışkanlığı, ergonomi, okul sağlığı, kadın şiddeti bunların her biri sistemde sağlığı koruyamadığımız durumlardır. Bir ara trafik kazaları çok fazlaydı ve şuan bölünmüş yollar ile bu kazalarda ölümcül vakalar biraz daha azalmış oldu. Mesela merdiven çöküyor, levha düşüyor. Bunlar belediye ve bayındırlık gibi kurumlarla beraber olacak bir iştir. Bu sadece sağlıkçının yükümlülüğü değildir. Gıda güvenliği belediye ve bakanlıkta mesela.


Türkiye’de sağlıkçı insan gücü mükemmeldir. ABD’de ise yanlış uygulamalarla açılan davalardan sonra “defansif tıp” diye bir kavram gelişti. Doktor, hemşire hastaya yapabileceği minimum yükümlülüğü yapıp kenara çekiliyor. Hasta dava ettiğinde yükümlülük ortadan kalkıyor. Bizde ise ben bu hastayı nasıl kurtarırım anlayışı vardır. Bu duygu motivatör sağlık insanının en büyük avantajıdır. Bunu kaybettik mi öldük demektir. Bunun düzenlemelerle düzenlenmesi gereklidir. Türk hekimini tercih ederim. Hizmet alış kültürünün insanca olması gerekiyor. Hasta gidiyor kanaması var, doktor profesyonel bakıyor orada daha acil bir vaka var hastayı bekletiyor hasta veya hasta yakını ise bir bakmışsınız doktoru dövmüş. Adam kurtarmaya çalışan sağlık personeline saldır. Sağlıkta şiddet Türkiye’de çok kritik. ABD’de hasta doktoru dövdüğünde kara listeye alıyorlar ve sağlık sisteminden çıkartıyorlar. Avustralya’da ise hastaneye girişlerde beni dövebilirsin ancak bu yaptığının yanlış olduğunu sana hatırlatacak 14 yıl içeride seni bekliyor yazısıyla karşılaşıyorlar.  Sağlık hizmetleri çok streslidir. İyi insanlar bile o stresle kötü davranabilir ancak ne hizmeti aldıklarını bilmeleri gerekir. Doktor bu zamana kadar neredeydin diyor, hasta doktoru darp ediyor. Doktor hastayla kendisini özdeşleştiriyor. Burada özdeşleşme yönetim sorunu ortaya çıkarıyor.Bu sefer seni darp ediyor. Türkiye altyapı otomasyon gibi sistemler kurmuş olsa da sağlık çalışanına çok yük biniyor ve böyle sorunlar çıkıyor. 725 milyon reçete yazıldı bu ülkede. Bir vatandaş yılda 9 kez hastaneye gidiyor. Bundan 20 yıl önce bu rakam yılda 2 idi. Giderek artış gösteriyor. Ölümün bol olduğu yerlerde hekimde psikolojik problemler olabilir. Hekimin bunun dengesini kurması lazım.

Televizyonlarda gazetelerde sağlıkla ilgili çok spekülatif ve tartışmalı haberler yapılıyor, açıklamalara yer veriliyor. Sizin bu konudaki yorumunuz nedir. Bu konuda bir denetime ihtiyaç var mı?

Bilen bilmeyen herkes ot terapisti, sağlıkçı oldu. Otları tavsiye etmeye başladılar. 18.YY’da ki el yazmasında bu iyi geliyor diyor mesela ama bu 21.YY’da ise bunlar iyi gelirken bu kötü geliyor diye sonuç gelse ne olacak.  21 papatya türü var. Hatta 3-4 tanesi de zehirliymiş. Papatya çayı diyerek mesaj verilmemelidir. Halk biliyor mu bu mühim olan. Ihlamur, adaçayı, zencefil, zerdeçal bunlarda rahat olabiliriz ancak genel olarak daha tedbirli olmalıyız. Doz ve süre kavramı önemlidir. Bunların bilimsel şekilde tasdik edilmesi gerekir. Buradan ilaç sanayi çok fazla gelir elde etti, sektörleşti. Bunlara kulak asmamak gereklidir. Bütün ilaçların zararı vardır ancak yarar zarar analizinde fayda veren zarardan fazlaysa verilir. Denetim olmazsa şarlatanlığa kadar gider.

Medya sizce sağlık konusunda toplumu doğru bilgilendirme görevini yerine getirebiliyor mu?

Medya ülkemizde güzel işler yapıyor. Farkındalık oluşturma konusunda büyük gücü var. Medya bence tebrik edilmeli. Burada Sağlık Bakanlığı’nın zorlamasıyla prime-timelarda spotlarıyla ileri geldi. Spekülatif konuyu öne çıkarıyor medya. Haber sunuş şeklinde çok yanlış da davranıyorlar. Bu gazetenin okunurluğunu kanalın izlenilirliğini artırıyor. Kurban edilen insanlar böylece harcanmış oluyorlar. Sistemsel problemler kişilere mal ediliyor. Bu beni üzüyor. İstenmeyen durumlarda %90 ihtimalle bu sistemsel bir problemdir. Pozitif negatif ayrımı var. Toplumun sağlık bilincini artıran haberler olmalıdır. İlk defa ortaya çıkan tedavi yöntemi başlığıyla olmamalı ancak sağlıkçılar olarak medyaya borçluyuz diyebilirim. Sağlık yöneticilerinin pro-aktif olmaları gerekmektedir. Medya çalışanları ve sağlıkçıların yakın olması gerekir. Sorunları önceden söylemek, haberi yorumlarken yol gösterici olmak ve iyi haberi tebrik etmemiz gerekir.

Sağlık konusunda haberler yapan bir gazetecinin sahip olması gereken donanımlar nelerdir? Neleri bilmeli bir gazeteci?

Baz bilgi sabit olmak kaydıyla; halk sağlığı ve sağlığı bilmesi lazım, sağlık okur yazarlığı bilmesi lazım. İstenmeyen olayları ön plana çıkarırken istenen olayları da ön plana çıkarmalıdır. Sağlık iletişimini, sağlık hukukunu, ekonomisini ve politikalarını bilmesi gerekir. Çaba göstermeden bunlar olmadan iyi bir sağlık haberi çıkabileceğine inanmıyorum.Burada sağlık personeli de koordineli çalışmalıdır. Sosyal medyada çok fazla dezenformasyon var. Bu manipülatif olabilir. Sosyal medya denetime tabii olmalıdır. 







Yorumlar