Yine bir aranın ardından...



Merhabalar, bir süredir buralarda gözükmüyordum. Mezun olmanında vermiş olduğu boşluk duygusuyla kendimi, ailemle zaman geçirmeye adadım. Yakın zamanda iş bularak, bir gazetede çalışmaya, yüksek lisans yapmaya başladım ve bu kadar yoğunluğun ardından işte buradayım!


İlk baştan anlatmak gerekirse her günüm aksiyon, heyecan! Üsküdar Üniversitesi Yeni Medya ve Gazetecilik bölümünden bu Haziran'da mezun oldum. Hem kurban bayramını ailecek geçirmek hemde kafamızı dinlemek için Tekirdağ'da ki yazlığımıza gittik. 1 ay kadar orada kaldıktan sonra metropole geri döndüm. Rutin kontrollerime gittim ve sonuçlar aşırı sağlıklı beslenmem ve su içme oranımı azaltmam gerektiğine yönelikti. Evet doğru duydunuz; aşırı su içiyorum ve bu da tek böbreğimi yoruyor, magnezyum - potasyum atılımını daha da arttırıyormuş. Su şişelerimi küçültmekle işe başladım.

Kulağımda bir kaç gündür işitme kaybı sandığım bir durum meydana geldi. Çalıştığım yer Taksim/İstiklal Caddesinde  olduğu için öğle aramda Taksim Devlet Hastanesi'ne acile gittim. Doktor kulak kiri birikmesi olduğunu o yüzden bir tıkanıklık meydana geldiğini söyledi ki ne yalan söyleyeyim çok rahatlamıştım. Birkaç gün gliserin kulak damlası kullandım ve bugüne Kulak Burun Boğaz'a kulağımı temizletmek için randevu aldım. Doktor kamerayla bakarak kulağımın temiz olduğunu söyledi. İşitme kaybım olduğunu söyleyerek tanıdığı yada anlaştığı işitme cihazı satan bir yere gidip deneme yaptırmamı söyledi. Tabi yaptırmadım. Evet kemoterapinin kulak hücrelerimi öldürdüğünü ve işitme kaybı yaşadığımın farkındayım, ama KBB doktorunun beni odyoloji alanına göndermesini beklerdim. Doktorların ilaç ve cihazlarla ilgili anlaşmaları tıpta bir ticarileşmeyi getiriyor. Hasta iki tarafında ''müşterisi'' konumuna geliyor. Bu durumlardan feci derecede rahatsızım.

Son olarak da Facebookta bazı nöroblastom gruplarında blogumun okunmasıyla umut yolunda çok kişiyle konuştuk, ailemle nöroblastom kanserini atlatan bir ailenin evine bile misafir oldum. Bu süreçte benim için en mutluluk uyandıran şeydi! Yakın zamanda onlarla ve bu hastalığı atlatan ailelerle röportaj yapmaya başlayacağım ki bu hastalığın atlatılabilirlik farkındalığı ve umudu artsın.

Özetle 3 aylık süreç böyle geldi ve geçti. Yazının başında da bahsettiğim gibi artık aşırı yoğun bir döneme girdim. Ailem başta olmak üzere "nahif bir bünyem" olduğunu düşündükleri için böyle bir yoğunluğa girmemem gerektiğini, dinlenip (evde yatıp TV izlemem gerektiğini söylüyorlar resmen) durmam gerektiğini söylüyorlardı. Ama bu kısım bu tür hastalıklardan kurtulacak olan savaşçılara not: İş, hobi, seyehat gibi şeyleri birbirine karıştırın ve yorulun, zihninizi meşgul edin. Çünkü siz, psikolojiniz artık boş kalamıyor... Yorgunluktan resmen besleniyorsunuz. Çünkü ben böyleyim...

Bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle...


Yorumlar