Aydın Doğan Vakfı'ndan Hayata Dair Hikayem'e 'Genç İletişimci Ödülü'


Merhabalar... Bu aralar aşırı duygusal, mutlu ve gururluyuz. Sizlerle de bu mutluluğumu paylaşmak istiyorum...

Haziran ayında Aydın Doğan Vakfı ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin bu yıl 30.su düzenlenen 'Genç İletişimciler' yarışmasına okulum üzerinden blogumla başvuru yapmıştık. Aralık ayında ilk 3'e girdiğimi öğrenmiştim ama konsept olarak ödül töreninde kaçıncı olacağımı öğrendiğiniz için bu merakla kalmıştık. 5 Mart Perşembe Günü Taksim Hilton Hotel'de Bölüm Başkanım Prof. Dr. Süleyman İrvan, Dekanım Prof. Dr. Nazife Güngör ve başka kategorilerde ama grup ama bireysel ödül kazanan okuldan arkadaşlarımızla ödül törenine katıldık. Oradaki atmosfer o kadar değişikti ki anlatamam. Yapmak istediğim şey; çocukluk çağı kanserlerini görünür kılmaktı... Ve bu ödülle beraber sanırım bunun ilk adımını attım.


30 yıldır düzenli olarak verilen 'Genç İletişimciler' ödüllerini; TV ekranlarında gördüğümüz ya da adını duyduğumuz birçok gazetecinin geçmişinde aldığınıda söylemeliyim. Bu ayrı bir gurur kaynağım oldu. Sadede gelelim; İnternet yayınılığı / Blog kategorisinde 'İkincilik' ödülünü aldım. Ödülü verme gerekçeleri ise, "Yaşanmış bir hikayeyi tüm insanlara ilham vermesi için pozitif bir bakış açısı ile ele alması sebebiyle" olarak belirtilmiş.

HAYATA DAİR HİKAYEM'İN BAŞLANGIÇ KIVILCIMI

2015 yılında bu blogu açmama sebep olan hikayemi paylaşmak isterim. Facebook'ta neredeyse herşeyin grubu olduğu bir dönemdeyiz. Nöroblastomla alakalı birçok grup keşfettim. Çocukları nöroblastom ile mücadele eden bir grup ailenin bir araya gelerek gerek tedavi gerek ilaç gerekse yöntem gibi bilgilerini ve tecrübelerini paylaştıkları bir gruptu. Aileler bir küçük umuda muhtaçtı ve sanki bu felaket sadece onların başına geliyor gibi hissediyorlardı. Bende bu hastalığı yaşayan ve atlatan biri olarak onlarla irtibat kurmaya başladım. Sadece yazışarak ilerlettiğimiz iletişimde bile mutluluklarını ve o muhtaç oldukları umudu bulduklarını anlamıştım. Neden böyle bir blog açarak daha fazla insana ulaşmayayım ki? diye düşünerek bu blogu açtım. Ben farkına bile varmadan, insanların mail ya da facebook mesaj yoluyla bana blogumu gördükleri için yazdıklarını söyleyince başka platformlarda ve gruplarda blogumun paylaşıldığı farkettim. Bir sürü aileyle tanıştım, hatta daha öncede bahsettiğim gibi ailem ile beraber evlerine bile konuk olduk. Bende bu hastalıkla mücadele eden bir anne ve babanın çocuğu olarak hepsine aynı şeyi söyledim; 'beni hayatta tutan ailemin umudu, fedakarlığı ve tüm olumsuzluklara rağmen benden vazgeçmeyişleriydi'... Çocukları iyileşen ailelerden bu cümleme bel bağlayarak pes etmediklerini söyleyenler oldu. Ne mutlu bana! Ne mutlu küçük savaşçılara! Bu bloga her yazı yazmaya çalıştığımda inanın bana cümleler düğüm düğüm oluyor... O kadar zor ki... Hiç hatırlamamam gereken şeyleri hatırlatıyor bana çoğu kez ve bu bana acı veriyor... Ama olsun! Umut olmak için her türlü fedakarlığa hazır olduğumu blogu açtığımdan beri her gün, her yazıda bunu kendime söyledim... Bu zorluklar iyileşen minikler sayesinde aşılacak, aşılıyorda... 

Bu yolda her zaman mücadelemi vericeğim ve asla durmayacağım... Okuyan, paylaşan, bana ulaşan herkese çok ama çok teşekkür ediyorum... Bu yolda beraberiz... 


**Son olarak çalıştığım Aydınlık Gazetesi'de hem basılı olarak hemde internette haberimi yayımladı. Bu da ayrı bir mutluluktu... 

https://aydinlik.com.tr/haber/aydinlik-com-tr-editorune-genc-iletisimci-odulu-202172-2


Yorumlar